Bugun...
BÜYÜK TRAJEDİ


İbrahim Selvi
 
 

facebook-paylas
Tarih: 22-05-2018 09:43

Geçtiğimiz günlerde İran’da çekilmiş bir kare resim, Türk basınında ve sosyal medyada yer aldı. Resimde bir görevli, kıyafet kontrolü yapmakta “başörtüsü, kılık-kıyafet” İran tarzı. İlgili görevli, tepki gösteren yoklama yaptığı insanı tart etmekte, tokatlamakta idi.

Bu durumun izahı, istibdat/dikta yönetiminin bariz göstergesi olarak algılandı ve de çok yadırgadık.
Söz edilen istibdatın  bir de görünmeyen yüzü, medyaya kapalı olan büyük bölümü, tanımlanmayan büyük resim var.  İnanın, o resmî görmek anlamak istemezsiniz, istemeyiz.

Amerika’da sonuçlanmak üzere olan Zarrap ve Hakan Atilla davası dolaylı yönde söz edilen bu resimin bir parçası, istemesek de böyle. Bu davada Türkiye, İran’ı uluslar arası arenada korumak adına kendini bu istenmeyen, Türkiye’nin hak etmediği davanın tarafı olmak pozisyonunda bıraktı. Ayrıca, büyük müttefikimiz Birleşik Devletler ile aramızın limoni  olmasına katkı sağladı, ilişkilerimiz istenmeyen yönde etkilenmekte.

Bu hafta Türk Hükümetinin sözcüsü durumunda olan Ekonomi Bakan Nihat Zeybekci, medyada yine İran’ı korumak adına bilgi paylaşımında bulundu. Aslında Bakan beyin ileri sürdüğü tez teorik olarak doğru kabul edilebilir. Bölge halkı ve komşu ülkeler adına pozitif yönlü değerlendirmeler.

Gözden kaçan, görmek istemediğimiz birşey var; İran’ın uluslararası arenada savunulacak medeni kuramı, üretmek istediği medeni unsurlar var mı, yok mu? Eğer İran evrensel değerlere katkı yapacak siyasal, sosyal değerler yaratmaya çalışıyorsa; millet olarak da, devlet-hükümet olarak da arkasında duralım.

Eğer böyle bir durum yoksa ki, yok da; İran’ın yaptığı ve yapacağı bağnazlık, barbarlık ve bölgesinde terör yaratmak, Ortadoğu’da terör örgütlerine doğrudan inşa ve levazım desteği sağlamaktan geri durmuyor.

Şunu demeye çalışıyorum, birileri büyük resim yapma uğraşısı verirken; dünya bu resimi algılayıp tanımlamakta. Resim yapan kesimse, “hiç bir eser sahibi yarattığı eserini değersizlik affedilmesinden yana olmayacağı gibi” kendince doğru, iyi yaptığından yana slogan üretmekte. Türk hükümeti, anlaşılan komşusu İran’dan yana tavır almaya devam edecek gözüküyor,  ilgili demeçten çıkan sonuç bu yönlü.

TÜRKİYENİN BÜYÜK RESMİ

Türkiye bölgesinde 50-60 yıl boyunca medeni unsurlar tanımlayamamış ve medeni bir toplum yaratma ivmesi gerçek anlamda kazanamamış durumda. Bu sebeptendir ki, uzun yıllar flört ettiği, birlikte yaşadığı Avrupa kıtası ile evlilik, nikah takviminin randevusunu tesbit edememiştir. Bu durumda her iki tarafın da ileri sürdüğü kendilerini haklı çıkartan sebepleri var kaçınılmaz.

Türkiye’nin söz edilen büyük resminde ne tür ritüel var hep birlikte bakalım.
1- Son 50 yılı Tarikat, Cemaat yapılanmasıyla geçmiş. Bu Tarikatlar siyasetin uzun yıllar belirleyici unsuru kabul edilmiş.

2- Cumhuriyet rejimini koruyucu, kollayıcı görevini üslenmek durumunda kalan TSK sivil hükümete “yönetime” karşı sayısız darbe yapmak ve vesayet gücü oluşturmak gibi anti demokratik bir işlevi kendince üstlenerek “haklı sebepler ileri sunarak” uygulamak durumunda, zorunluk, atfetmek.

3- Ve rövanş niteliği kazanan TSK’ya karşı darbe; Ergenekon, Balyoz, Ayışığı, Sarıkız ve benzeri onlarca dava ile askerin sivil yönetimden saf dışı bırakılması.

4- Zurnanın son deliği Cemaat FETO Yapılanması ve onbinlerce Türk insanının sebepli sebepsiz mağdur/suçlu/sanık durumunda bırakılması.

5- Yeni Cumhurbaşkanlığı rejimi/yönetim tarzı ve düşündürdükleri. Şimdi kararların hızlı alınacağı beyan ediliyor. İyi doğru da biz hızlı kararlar ile bakkal dükkanı mı işletiyoruz? Bugün dünyanın her bakımdan gelişmiş ulusları; hızlı kararlar ile mi yönetiliyor? Bakın, Trump’ın durumu ortada.

Zaman, bize yeni yanlışlar ve ilerde yeni trajediler yaratacak eylemler yaptırmasın. Akşam aklımıza gelen mevzuyu sabah kalkınca kanunlaştırmak girişimi; her ne kadar diktatör olmasak, diktatör kültürden gelmemiş olsak da, bazı eylemlerimiz var ki, bize o tanımı çağrıştırıyor. Aklınızdan geçmeyen, kamuoyunun hiç bilgilenmediği, medyada bir duyuyorsunuz üniversiteler “bir bölümü” bölünecek, ayrılacak, mühürsüz oylar geçerli sayılacak.

Bu ve benzeri durumlar katılımcı demokrasi ve millet egemenliği ile bağdaşmaz, diye düşünüyorum.



Bu yazı 985 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI