Bugun...
Yönetme Kültü


İbrahim Selvi
 
 

facebook-paylas
Tarih: 28-09-2019 12:13

İnsanın, yaşaması ve fiziki gelişimini sağlaması için nasıl ki biyolojik beslenmeye ihtiyacı varsa ve bu ihtiyacını titizlikle “seçicilik“ önemseyerek karşılamaya çalışıyorsa...

Ki...

Yine insan ruhsal, psikolojik, akli melekelerinin gelişimi yönlü, fiziki varlığını bir mantık kaidesine oturtabilmesi için, yine benzeri “fiziki beslenmede olduğu gibi“ akli beslenmeye, - bireysel - terbiye etmeye geliştirmeye ihtiyacı vardır.

Toplumumuz ruhsal, akli gelişimini yaşadığı çağın modern verilerinden değil, daha ziyade geleneklerden, içinde yaşadığı çevrenin kültüründen, kültlerden “yadırganamaz“ ve daha çok metafizik hadiselerden, tevatürden beslenmektedir...

Aynı yönlü gelişim, toplumu yönetmek için kurumsallaşan kamu kurumlarının gelişimi için de söz konusudur.

Yapılan yasalar, yargılama usul ve esasları, hazırlanan iddianame “yürütme kültlerinden“ beslenmekte ve bu eğri, aksi yönlü de değişmemektedir.

Toplum olarak, modern çağın teknolojik gelişimini yakından takip edip, bu ürünlere sahip olmak, kullanmak için büyük çaba sarfederken, diğer yakada aynı talebin sosyolojik paritede karşılık görmediğini fark ediyoruz.

İnsanımız, sahip olduğu son model lüks aracının camından “çevreye“ çöpünü sokağa, caddeye atmaktan çekinmemektedir.

İlkel insan“

Yine çoğu toplumların sahip olduğu, kullandığı araç ve gereçler son derece çağdaş, modern iken;

Bunun karşısında, çevre ve sosyal sorumluluk bilincinin “yönetsellik, iletişim lisanı“ aksine, bir o kadar ilkellik içerdiğine tanıklık etmekteyiz.

Bu toplumların devlet yapısı ve yönetmek kuramı da aynı eğri üzerinde seyretmektedir.

Devlet, kendi hizmet anlayışı ve yönetmek anlamında kullandığı araç ve gereçler son derece “gelişmiş teknoloji içerirken“ çağdaş ve modern iken...

Devletin yönetme kültü, mantığının bir o kadar gelişmişlik içerdiğini söyleyebilir miyiz?!

Elbette hayır...

Bu handikabın, Türkiye tarafında içerisinde olduğumuz AB “Avrupa Birliği“ uyum yasalarını henüz ilerleyen elli yıllık süreçte tamamlamış, karşı tarafı tatmin edici seviyeye kavuşturmuş değiliz...

Öyle değil mi?!

Devlet, toplumu merkezi yönetim kültü ile yönetmekte, halkın yaşamsal taleplerine bu yönetim kültü ile yanıt vermektedir.

Bu devlet kültü ise;

Toplumun yaşamsal taleplerini karşılayamadığı gibi, yine devlet, yönetme sistemini değiştirse de, “yönetsel araç işlevi değişmiş olsa da“ yönetme mantığı değişmediği sürece “içgüdü“ yine bir şey değişmeyecektir.

Bazı kanatlı kuşlar ki, bir kısmı kanatlarıyla uçacak içgüdü hiç geliştirmediği için, bir kartal, güvercin ya da şahin gibi uçamazlar“.

Yani; şu anki gittikçe merkezileşen yönetme erkiyle, bırakın bir ülkeyi yönetmeyi, nüfusu büyük kent statüsü kazanmış bir kenti dahi yönetemezsiniz.

Ben yaptım oldu, biz yapıyoruz oluyor” düşüncesiyle ihtiyacımıza karşılık bulmak istersek, daha iyisi ve mükemmeli olamaz düşüncesi haklı olarak kendisine “kült“ alanı açmış olacaktır.

Sivil Toplum Örgütlerinin yönetime hiç bir etkisi, “katılımı“ katkısı yok.

Modern Batı ülkelerinin çoğu, merkezi yönetimin mutlakiyet kazandığı yönetim anlayışından uzak;

Daha çok, devlet yönetim erkini, ulusun yönetsel yetki dengesi ve denetimini sağlamak amaçlı kullanmakta olduklarını görüyoruz.

Başarmalıyız:

Neyi?!

Kendimize korunaklı sığınak yaptığımız ve vazgeçilmez kıldığımız “kült“lerimizi, yaşadığımız modern çağın asgari müşterekleriyle değiştirebilecek cesaret, güven ve her şeyden önce bu yönlü içgüdü geliştirmeliyiz.



Bu yazı 707 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI