Dünya, Güneşin etrafında dönerken aydınlanır.
Mevlana Celalddin, Şems güneşinin etrafında dönerek aydınlanır, mana güneşi O'nu düşünce ufkunun ulaşabildiği "feraset" sınırlarına kadar taşır.
Sonra, Mevlana’nın yakınında kalmak isteyen bir takım çevre Şems ile Mevlana’nın birlikteliğini istemezler, kıskanırlar.
“Biz açıkta kaldık, Mevlana'nın gözü Şems’ten başkasını görmüyor, Şeyhimizi görmez, nasiplenemez olduk, O'nun nazarından mahrum kaldık” derler.
Ve Şems’e diş bilerler, öfkelenirler, öfkeleri her geçen gün artar.
İlerleyen süreçte bu grup, Şems-i kendi ortamlarına davet edip O’nu madara etmek, eğlenmek ya da küçük düşürmek isterler.
Düşündükleri gibi de daveti düzenleyip Şems-i konuk ederler.
Şems’e yönelerek “ ya Şems, senin kalp gözün açık benim merkebim kayboldu, şöyle bir gönül gezdirseniz de eşeğimi bulsam, dağ tepe dolaşmasam” der.
Şems “ olur ona bakar, buluruz önemli değil" der.
Ve Şems, diğer konuklardan ikisine yönelerek “ siz yaşamınızda hiç sevdiniz mi? “ diye sorar.
Onlar da hayır cevabını verince.
Şems, eşeğinin kaybolduğunu iddia eden adama yönelerek “ senin kaç tane eşeğin kayboldu? ” diye sorar.
O’da bir eşeğim kayboldu der.
Şems der ki “bak senin bir merkebin kaybolmuş, al sana iki tane eşek, sevemeyenin, sevmeyenin eşekten ne farkı var” deyip onların, Şems’e düzenledikleri oyunu başlarına geçirip çıkıp gider.
İlerleyen süreçte bu taassup tayfası işi, Şems-i şehit etmeye kadar götürürler, Şems-i, katledip bir kuyuya atarlar.
Biz, Mevlana’yı anlamaya çalışırız ançak, Şems-i tanıyıp anlayan ise Mevlana’dır.
Rivayete göre, Şemsi katleden taassup çevresinin içinde Mevlana’nın Oğlunun da olduğu ifade edilmekte.
İşte öyle, Allah, Mevlana’nın ışığından nasiplendirsin.
Onlar kimseye kılıç çekmezler, ihtiras sahipleri onların kılıcının üzerine kendilerini atarlar.
____________________
Kötü huy - Ve ego, enaniyet, benlik, kendini beğenmişlik, bütün semavi dinlerde insi şeytanlık olark ifade ediliyor.
Cehalet, cahillik ile okur yazarlık değil, "okumak insanı bilgi sahibi yapar ançak, eşeklik baki kalır" demişler ya, o cinsten.
Atatürk der ki
" nasıl okur yazar olmayanlar içinde alim, feraset sahibi insanlar çıktığı gibi, okurlar içinde de zalimler çıkmaktadır; biz cahil derken ilmi gerceği kabul etmeyen kimseleri kastediyoruz" demiştir.
_______________
Bir hikaye
Haris, soysuz dünyeviperes bir kendini bilmez bir zaman iyi huylu bir insana çürük elma mahiyetinden bir hediye verir.
Yunus Emre " ilim, ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir kendini bilmeyen nice ilim bilmektir".
Akabinde bu çürük hediyeyi hediye verdiği adamın kırk yıl başına kahıç, kahır yapıp söylenir “ ben sana verdim de sen onu kaybettin kıymetini bilmedin” der.
İşte O iyi huylu insan bir gün karşısına geçip de bir şey söylemez, söz etmez ve yıllarca sabredermiş.
İlerleyen süreçte, iyi huylu insan hastalanmış.
Bu haris kötü huylu nasipsiz adam bu kez de hastalanan iyi huylu kişinin hastalığının trajik durumuna nağmler, şiirler yazıp ulu orta söylemeye başlamış.
İşte kendini bilmez soysuza yolun düşerse, insana zulüm heybesi olur, çaresiz dert tasa olur, insanı öldürmekten beter eder.
Allah vermesin, kaderdir, kazadır insan bir an asabiyet duyularına, öfkesine yenik düşer elinden bir kaza zuhur eder.
Yaşanılması istenilmeyen olay, olur biter.
Ama, kötü huylu haris insanların eziyeti bir ömür boyu sürer.
İşte bundandır ki,
Toplumda, Mevlana ahlakının yaygınlaşıp gelişmesi dünyeviperes haris insanların önüne geçmek aklı ve ruhu eğiterek güzel ahlaka vasıl olmak içindir.
Din, sanıldığı gibi sadece Allah’a kulluktan ibaret değildir, Allah’ın kullarının da dünyada huzurlu yaşamalarına yönelik güzel ahlak öğretisidir.
Mevlana’nın yolu sabır, işi sevgi, sözü hoşgörü ve toleranstır.
Mevlana’nın yolu, cömertlik ve fedakarlıktır.