Bugun...
YÜKSELEN DEĞERLER


İbrahim Selvi
 
 

facebook-paylas
Tarih: 28-05-2018 09:01

Bazı kelimeler terimler vardır günlük konuşma lisanında ki anlamları ile hukuk dilindeki anlamı farklıdır. Diğer yandan yine çoğu bildiğimiz kelimelerin ticari işlemlerdeki anlamı ve maliye, muhasebe kayıtlarındaki çağrışımları farklı anlamlar içerir. Hatta bazı Avrupa ülkelerinde yargı lisanı tamamen halkın konuşma dilinden farklıdır. Adli makamlardan gelen yazılı metni çoğu zaman bir hukukçu tercüme etmek durumunda kaldığı olur. Bu gibi durumlar nadiren de olsa bizde de yaşandığı olur.

Nasıl ki bizim demokrasi anlayışımız Ortadoğu’daki herhangi bir ülkeye benzemiyorsa, bir Avrupa demokrasisi de bizim demokrasiye benzemiyor.

Baskın seçim adı altında tüm partilerde ön seçim yapılmadan Milletvekili  listeleri nasıl hazırlandı? Örgütlü demokratik toplumun hiçbir unsurundan itiraz olmaksızın… İşte bu da lider demokrasisi… Bu durumu demokrasi ile nasıl yan yana getirirsiniz?

Asıl anlatmak istediğim başka: Yukarıdaki küçük örnekte olduğu gibi dünya ulusları olarak çoğu tanım başlıklarımız aynı olsa da içerik ve tanımları farklı. Doğrusu bütün gayretimizle bu farkındalığı gidermeye çalışsak da bu durumu engellememiz olası değil. Ancak, zamanın olgunlaştırmasına ve toplumların gelişme sürecine bırakmak durumundayız. Hoşgörü ve tolerans göstermek gerekmekte… 

GELEN, GELDİĞİ MAKAMA ÇİVİLENİYOR

Bizim Türkiye’nin terör tanımı ile ABD’nin terör tanımı örtüşmüyor. Keza Avrupa da aynı kategoride.  Türkiye’nin hukuk lisanı, hukuk tanımıyla yine Avrupa’nın hukuk tanımı aynı değil. Zaman zaman Avrupa’da devlet başkanlarının yargılandığına tanık oluyoruz. Yine devlet başkanı ve başbakanların istifa ettikleri oluyor. Bizde de gelen, geldiği makama çivileniyor.

Özeleştiri yaparken hepten vasatız diye de anlaşılmamalı. Her ulusun eksik - aksak yanları var olmakta.
Avrupa’da öyle bir durum var ki bizim engebeli uzun yol gördüğümüz demokrasi ve buna bağlı bürokrasi şikayetimiz çok da önem arz etmez.

YAŞAMA SEVİNCİ

Avrupa’da seçimlere katılım çok düşük, % 30 - % 40 sandık katılımı yüksek oran olarak görülüyor. Bu oranın altında yatan sosyal bir kuram var ki, o da toplumun yaşama sevincini yitirip, anti sosyal bir ruh halinin gelişmekte olduğunu gösteriyor.

Şöyle bağlayalım; günümüzde insanlığın yarattığı medeniyetin altında çoğu kez görmek istemediğimiz büyük trajediler ve büyük vahşetler, katliamlar, büyük savaşlar, kan ve göz yaşları yatmakta, bulunmakta. Şu devlet - o millet şu kadar suçlu, diğeri bu kadar değil, insanlığın ortak mirası olarak görülmeli, geçmişte ve gelecekte.

Dünya, İsrail’i kabullenmekte ve hazmetmekte sanki zorlanıyor; bir küçük İsrail dünyaya sığmadı, sığamıyorlar. Lanetlenmiş karga gibi kondukları daldan, ağaçtan kovulmaktalar. Nedir bu Yahudilerin hali, hikmeti bilinmez. Biraz İsrailliler de açgözlülük yapıyorlar olmalı, geçmişte yaşadıkları felaketleri özümsemiş değil olmalılar ki, sivriliklerini daha da törpülemekteler.

Şöyle ki, kafalarını soktukları Filistin topraklarında daha da genişlemek, işgal etmek arzu ve eylemlerinden hiç vazgeçmediler ve bu yolda mesafe kaydetmek adına, varlıkları adına risk almaktan kaçınmıyorlar.

Ermenistan, Azeri topraklarının büyük bölümünü işgal etti. “Karabağ” ve Azeriler sabırla durumun neticesini bekliyorlar. Türkiye-Yunanistan ve Kuzey Kıbrıs meselesi. İsrail’in durumu hiç bunlara benzemiyor. İsrail biraz da kendini sorgulamalı, özeleştiri yapmalı. Dünyayı anti- semitizm formuyla suçlamak yerine ”haklı gerekçeleri olmakla birlikte” anti-semitizm karşıtı olmamak mümkün değil! Böyle düşünmekle birlikte, söylediğim gibi  İsrail de, masum Filistinlileri katletmekten vazgeçmeli.

Sonuç olarak; dünya her ne kadar trajediler yaratmış olsa da, yaratmaya devam etse de, geçmişe göre bu olumsuz eylem daha düşük yoğunlukta. İnsanlık yaşadığı sürece, Birleşmiş Milletler öncülüğünde daha güçlü inançla yaşamın kalitesini artırmaya devam edecektir, buna şiddetle inanıyorum.

Bu hususta Türkiye Cumhuriyeti değer yaratmakta ve var gücüyle farkındalık yaratmaya devam etmektedir. Gerek Türkiye Cumhuriyeti devlet başkanı Sn. Tayyip Erdoğan  ısrarla dünyaya, Birleşmiş Milletlere seslenmekte, çağrıda bulunmaktadır. Aynı şekilde muhalefet lideri Sn. Kemal Kılıçtaroğlu da  bu hususta hükümeti desteklemektedir.

Peki Avrupa ve ABD ve  dünyanın diğer yarısı güney yarım küre, Japonya, Çin, Rusya ve Brezilya, Malezya, Hindistan ve Pakistan gibi ülkeler dünya sorunlarına iktisat matematiği algısıyla konulara yaklaşım göstermekteler. Doğrusu, bu devletler tavırlarını gözden geçirmeli. Dünya geçmişte yaşadığı derin etkili izleri, silinemez trajedileri tekrar yaşamak durumunda kalmamalı.

BUZDAĞININ GÖRÜNMEYEN BOYUTU

Dünya gündemi öncelikli sorun olarak silahlı terör örgütlerini işaret etmekte; bilinen DEAŞ-TALİBAN-PKK-PYD ve benzeri silahlı örgütler. Dünya bu örgütlere odaklanmış durumda, eğer bu örgütler etkisizleştirilirse “İsrail-Filistin sorunu” da bitecek, medeniyetimiz üzerindeki tehdit giderilmiş olacak.

Oysa ki bu durum asıl insanlığın engellenemez yok oluşunun sadece gözüken, bu terörle kamufle edilen, gizlenen aracı. Asıl yaşamı, var oluşu, insanlığı tehdit eden, yok eden tehdit, terörden milyon kat daha etkili teknoloji ve gıda terörü ve buna bağlı denetlenemeyen canlı hücreler üzerindeki bilimsel çalışmaların yarattığı dezenformasyon. Sonra, glabol kurumsal şirketlerin sürekli pazar paylarını genişleterek karlılık yarışı. Dünya nüfusu engellenemez hızla fakirleşmekte olduğu gibi, beslenme “gıda terörüyle” sağlık ve üremesi tehdit altında.

Dünyada Otizm ve Dawm sendromlu çocuklar vakası önüne geçilemez artış göstermekte. Sağlık giderlerini hiç bir dünya devlet bütçesi karşılıyamamakta. Benzeri etkili sorunlar uzun uzadıya devam etmekte. İşsizlik, gelir dağılımı marjinalliği, çalışabilecek genç insanlarda tanrısal yetenek beklentisi ve gençlerin bütün dünyada buna zorlanması.

TÜRKİYE SEÇİME GİDİYOR

Türkiye seçime gidiyor, sandığa ramak kaldı. Siyasi partiler seçmenin oyunu alabilmek için popülizmin gazına, güçlerinin üzerinde bir kuvvetle bastırmaktalar. 24 Haziran seçmenin tercih günü: Seçmene tavsiyem politikacıların heyacan yüklü duygusal konuşmalarından etkilenmemesi. Duygularınızı, ideolojik gözlüklerinizi, önyargılarınızı bir anlık, bir saatlik bırakalım, hapsedelim. Bilgiyle, akılla ve rakamlar ile düşünelim. Türkiye’nin kısa vadeli çıkarlarına değil,  uzun vadeli istikrarlı ve sağlam adımlarla Türkiye’yi inşa edecek siyasi partiye, başkan adayına oyumuzu verelim.



Bu yazı 922 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI